CHP Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara, Türkiye'deki emeklilerin yaşadığı ekonomik sıkıntıya dikkat çekti. Kara, milyonlarca emeklinin açlık sınırında olduğunu ve mevcut emekli maaşlarının hayatlarını idame ettirmeye yetmediğini vurguladı. Yüksek enflasyon ve artan yaşam maliyetleri karşısında emeklilerin giderek daha büyük zorluklarla karşılaştığını, sosyal güvenlik sisteminin yetersiz kaldığını belirtti. Emeklilerin haklarını korumak ve yaşam standartlarını iyileştirmek için acil adımlar atılması gerektiğini ifade eden Kara, konunun bir an önce ele alınması çağrısında bulundu. Bu durumun sadece emeklileri değil, ülke ekonomisini de olumsuz etkilediğini dile getirdi. Çalışan kesim üzerindeki baskının da artacağına dikkat çekti. Ülke genelinde benzer sorunların yaşandığını ve bu durumun ciddi bir sosyal soruna dönüşme potansiyeli taşıdığını belirtti.

Emekli Maaşlarındaki Aşınmanın Nedenleri

Kara, emekli maaşlarındaki düşüşün en önemli nedenlerinden birinin, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'ndaki hesaplama yöntemleri olduğunu söyledi. Güncelleme katsayısına göre, emekli aylıklarının hesaplanmasında Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GYSY) artışı kullanılıyor, ancak bu payın yüzde 100'den yüzde 30'a düşürülmesi emeklilerin milli gelir artışından alacağı payı azalttı. Ayrıca, 1999 öncesi, 1999-2008 arası ve 2008 sonrası emekli olanların aylıklarını farklı biçimde hesaplaması da adaletsizliği artırıyor. Aylık bağlama oranlarındaki düşüş de emeklilerin gelirlerini olumsuz etkiliyor. 2008 yılı öncesinde memur emeklileri için yüzde 75 olan bu oran, 2008 sonrasında yüzde 50'ye düştü. Bu durum, AKP iktidarının emeklilerin bütçeye yük oluşturduğunu düşünerek denk bütçe hedefini emekli aylıklarını azaltarak gerçekleştirme çabası olarak yorumlanıyor. Bu politikalar milyonlarca emekliyi açlık tehlikesiyle karşı karşıya bıraktı ve yoksulluğa mahkum etti.

Sosyal Güvenlik Sisteminin Yetersizliği

Türkiye'deki sosyal güvenlik sisteminin mevcut yapısı çalışanları yeterince korumuyor ve sosyal korumaya en fazla muhtaç olan kesimleri dışarıda bırakıyor. Bu durum, sosyal yardım alan nüfusun kalıcı yoksulluğa sürüklenmesine neden oluyor. TÜİK verilerine göre, 2024 itibarıyla nüfusun yüzde 29,3'ü yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında. Maddi yoksunluk oranı yüzde 23, sürekli yoksulluk oranı ise yüzde 13,7. Sistem, yapılan düzenlemelere rağmen kendini sürdürmekte zorlanıyor; sigorta primi ödeyenler ile aylık alanlar arasındaki oran 1,64'e geriledi. Prim ödeyenlerin sayısı, ödeme alanlarla neredeyse eşitlendi. GSS prim borcu devlet tarafından ödenen kişi sayısı 9 milyon. Bu da, sosyal güvenlik sistemine katkı sağlayamayacak kadar yoksulluk yaşayan milyonlarca vatandaş olduğunu gösteriyor. Mevcut sistem, çalışan kuşakların kendileri ve emekliler için birikim yapmasına dayalı bir mantıkla çalışmalı, ancak bu mantığın gerektirdiği bir sosyal güvenlik ağımız yok.

Çözüm: Halkçı Bir Sosyal Güvenlik Sistemi

Kara, Türkiye'de anayasanın tanımladığı sosyal devlet niteliğinin gerçekleşmesi için sosyal güvenlik sisteminin basit reformların ve yasal düzenlemelerin ötesinde, en baştan halkçı bir anlayışla yeniden inşa edilmesi gerektiğini savundu. Emekli maaşlarının düşürülmesiyle sosyal güvenlik sisteminin yamalarını sökmek yerine, vatandaşların geçim güçlüğünü azaltacak, sürdürülebilir ve adil bir sistem kurulması gerekiyor. Bu, sadece emekliler için değil, tüm toplum için hayati önem taşımaktadır. Sosyal güvenliğin güçlendirilmesi, ekonomik eşitsizliği azaltmak ve sosyal huzuru sağlamak için gerekli önlemlerden biridir. Hükümetin, emeklilerin yaşam standartlarını iyileştirmeye yönelik somut adımlar atması gerekiyor. Yoksulluğun azaltılması ve daha adil bir gelir dağılımının sağlanması için kapsamlı bir sosyal politika yürütülmesi şarttır. Bu, hem ekonomik hem de sosyal istikrar için olmazsa olmaz bir adımdır.